3 Mart galiba Trafik Çılgınlığı günü olarak kutlanacak -tüm memlekette olmasa da- İstanbul'da.
~Yokuştan çift şeritli yola çıkmaya çalışan araca yol vermemek uğruna karşı şeritten giden sürücü
~Başka bir çift şeritli, iddialı yokuşta aşağı doğru geri geri giderek, hem de yolu çapraz keserek diğer şeride ters park etmeye çalışan minibüs
~Sağlı sollu parklar yüzünden 1,5 şerit ancak kalmış yolda, karşıdan gelen aracı görüp zerre hız kesmeyen cahil cesuru
~Geri geri park ederken gelip inatla dibime giren taksi (maksadını hala anlamadım)
~Tek farı kalmış canavarlar
~Sinyal denen şeyi unutmuş minibüsler
~Arabaları kendilerinden çevik sandıkları için yola atlayıveren yayalar
~Sinyal verdiği anda direksiyonu kırma hakları olduğunu düşünen taksiciler
~Kadın şöförler (Allahım!)
Biraz agresif bir sürücü olabilirim (bana agresif demek Ankaralı şöförlere hakaret olsa da) ama kural ihlal etmiyorum göz göre göre. "Benim işim olsun da herkes beklesin"ci olmak tarzım değil.
Eskiden çok korkardım araba kullanmaktan. Özellikle de arabam olması olasılığı farazi olmaktan çıktığında, sağında oturduğum sürücüleri ve yaptıklarını daha dikkatli izler oldum ve tırstım resmen. Deli işiydi yahu İstanbul gibi yerde araba kullanmak!
Ders alırken de hocam bana, hiçbir şey bilmeden kendisine gelip, derslerin sonunda artık yokuşta geri geri park edebilen bir öğrencisinden bahsetmişti. Yokuşta geri geri park etmek, düz vites ve her yokuşta bağıran arabamla benim için hayal gibiydi. Dün yaptım.
Şimdi düşünüyorum da, araba kullanamamak benim için büyük yıkım olurdu. Gün gelir de bana otomatik vites araba verirler diye gerçekten ama gerçekten korkuyorum.
(04 Mart 2010, Ankara)
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
2 yazmadan duramayan var!:
Birkaç yazını okuduktan sonra arabana binesim geldi.. :) Bir gel de al beni evden, hem bize de gelmiş olursun. Bir taşla iki kuş.. :)
Napıcam, seni kucağıma oturtup iki tur mu attırıcam Ataşehir sokaklarında? :)
Eh, gelirsem arabayla gelirim tabi (Allahın dağı ne de olsa:)) o zaman binersin beybi.
Yorum Gönder