Aralık sonunda bu yazıyı yazdım aslında ben (tıklayınız). Gönül isterdi ki bir zamanlar önemsediğim insanları birden bire (onların yapabildiği gibi) önemsememeye başlayabileyim ve bu saçmalıkları 2010'a taşımayabileyim.
"Nereye gidersen git kendinden kaçamazsın" diye bir şey var ya, doğru o. Kendimi bırak, bu adamları da yanımda taşıyorum. Yeni evlenenlerin arabasının arkasına teneke kutu bağlarlar ya kolpa romantik komedilerde, arkama bu kuru gürültüyü bağlamışım, tangır tungur ilerliyorum ben de o hesap. Ben mi keseceğim bunların ipini, onlar kendileri mi zamanla eriyip yok olacaklar, bilmiyorum ama tenekenin doğada geri dönüşüm süresi de uzun be abi!
Yani bu adımı hatırlamayan kadıncağızdan sonra, ekürilerinden sevimli bir tanesi daha çıktı karşıma, şöyle yazıyodu yanında: "Çok ortak arkadaşınız var, listenize ekleseniz mi acaba?" Yeni arkadaş olmadık ki; ne zaman silmişim ki ekleyeceğim? Ama o silmeler tek taraflı oluyor (ilişkinin başlangıcı karşılıklı, bitişi tek taraflı olabildiği gibi, aynı)
Şimdi birileri eminim diyecek ki "işte facebook abi, üff bissürü görmek istemediğin veya seni görmek istemeyen adamla karşılaşıp canını sıktığın yer". Bu tartışmaya, sırf bu zımbırtının bana yararı zararından çok daha fazla olageldiği için girmeyeceğim. Ama arada bir can sıktığı bir gerçek. Neyse.
Yani sırf olay facebook olsa kapat kurtul. Ama orda burda karşına çıkıyor adamlar. Ve insanların yüz çevirme şekilleri çok komik, gerçekten! Geçenlerde farazi bir tartışma yaşadım kafamda ve aynen şunları söylerken buldum kendimi:
"En azından ben, sana verdiğim değer sebebiyle bir şey mi var, bir sorun mu var, konuşalım, diyecek; hem de birkaç kez diyecek kadar dürüst oldum sana karşı. Buna karşılık hem inatla yok bir şey cevabını aldım, hem de görmezden gelindim, dimi?
Aslında bunun gelişini görmek gerekirdi: Ayrıldılar diye sevgilisine etrafındaki herkesin yüz çevirmesine alkış tutan adam, yarın öbür gün iyi arkadaşlarından biri de sevgilisinden ayrıldığında tabi ki kraldan çok kralcı olacaktı.
İsterdim ki bana ben sana şu yüzden kızdım ve seni görmek istemiyorum, diyebilesin. Bunu demenin bile bir ağırlığı olurdu. Ama eğer bana kızıyorsan bile bilmen gerek ki, umurumda değil. Senin bana selam vermiyor olman değil, bana kızman umurumda değil; çünkü bu büyük bir ikiyüzlülük.
Senin "herkes mutlu olduğu şekilde yaşasın çünkü hayat çok kısa"cılığın, mutluluk demokratlığın sadece ona buna hava atmak için profilinde yazan üç-beş satırdan ibaret. Ve sadece senin için geçerli.
Kusura bakmazsan ben de, sadece kendisi için geçerli prensipleri olan bir adamdan, üstelik hayatında dikiş tutturamamış bir adamdan ilişki konusunda icazet alacak değilim."
Belki bunları yüzüne söyleme fırsatı elde ettiğim zaman, o iplerden birini kesmiş ve büyükçe bir tıngırtıyı geride bırakmış olacağım.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder