[Gündüşleri hep gündüz ve hep iyimser olmaz ve illa ki mutlu sonla bitmez, ya]
Er kişi, hatun kişi, iki kız iki erkek daha, oturmaktadırlar her gün rastladıkları gibi bir masada. Her şey herkese malumdur da, bir tek er kişi bihaberdir her şeyden. Belki de hissiyatı dahilinde olan bu durumu hatun kişiye kondurmamakta, belki de kondurmak işine gelmemektedir (bilmezden gelmek, ilgilenmediğini söylemekten daha kolaydır her zaman. Rol yapmak, bu hikayede çaresiz deyip geçmemiz ve hakkında başkaca bir yorum yapmamamız gereken taraf için daha zordur).
Er kişinin bir arkadaşı, bir fotoğrafını gördüğü; fakat hiç tanımadığı hatun kişiye yaklaşmaya çalışmaktadır. Elbette arkadaşına açılmıştır, bu arkadaşını bir punduna getirip kendisiyle tanıştırması için ısrar eder.
Er kişi, otururken bu her gün rastladıkları gibi masada, hatun kişiye bu arkadaşından bahseder.
Gereken soğukkanlılığı gösteremeyeceğini bildiği için, masadan kalkıp gitmekle oturduğu yerde ağlamaya başlamak arasında kalan hatun kişi bir süre baktıktan sonra er kişiye boş olduğunu düşündüğümüz gözlerle (ki er kişinin hatun kişiden bu kadar gözünü kaçırmadığı olmamıştır daha önce hiç - ironinin eski dildeki karşılığı ne ola ki?);
- O arkadaşınıza iletirsiniz, o iş olmazmış, çünkü hatun kişi benden hoşlanıyormuş; dersiniz. Deli gibi, öyle, sebebi olmadan, sonucunu bilmeden ilgileniyormuş benimle, beni merak ediyormuş; önemi olsa da, olmasa da...
Hatun kişi kimsenin konuşmasına fırsat vermeden masadan kalktığında hiçbir şey filmlerdeki gibi olmamıştır - hiç olmaz ki zaten -.
(21 Ekim 2009, 22:30 suları, Nişantaşı)
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder