İlk defa bu kadar büyük bir düğün organizasyonunda bulunuyorum, artı, ilk defa bu kadar yakın bir arkadaşım evleniyor. Artık iyiden iyiye dostların ilk orbitallerinden geliyor davetler, yakında bir teklif bekliyorum ben de. Nikah şahidi olmak için yani, yanlış olmasın.
Tiksindiğim bir alışveriş maratonu içine girdim bu düğün sebebiyle (tiksindiğim alışveriş: hiçbir elbise bulamamak ve/veya hiçbir gördüğünü beğenmemek, onca 200lü fiyat içinde beğenilen tek elbisenin 680 lira oluşu, tüm ünlü ayakkabıcıların 40 numaraya kadar çalışması sebebiyle "paranla rezil olma" hali). Lakin son günün son saatine kadar ve altın alma işini Bursa'ya bırakma pahasına da olsa almam gereken her şeyi almayı başardım. Çok da güzel oldu, çok da güzel oldum gerçekten ("galiba" yazacakken vazgeçmeye zorladım kendimi, aferin bana be, valla). Ama gelin kadar güzel değildim, değildik hiçbirimiz. Kızların birbirini kıskanışı muhabbetini unutturacak denli güzeldi Çiğdem, tüm bebekler ve tüm gelinler güzel olmaz söylenenin aksine, ama o çok güzel olmuştu ve bunu ona da hiç gocunmadan söyledim.
Sahneye çıkan grup ve saz heyetinin, ardından sahneye çıkan Gülben Ergen ve saz heyetinin (evet Gülben Ergen!) ve onca (ya da bince) davetlinin tüm nazarları bizim Richie Rich ve nikahlı mikahlı karısının üstündeydi ama onlar, gereğinden sıcak olan havada tüm masaları dolaşıp dans pistinde tepinerek terlemek dışında hiç sıkıntı yaşamıyor gibilerdi. Asıl sıkıntıyı bence bizler, çifti yalnız bırakmamak için Gülben'in şarkılarıyla dans etmeye çalışırken yaşadık. Bu çok zor bir şey bilesiniz. Birkaç stil tavsiyesi size: Dolabınızda mutlaka uzun bir elbise bulunmalı. Bunu Gülben şarkılarıyla rahatça kombinleyebilirsiniz. Elbisenizi iki tarafından tutup hafifçe kaldırarak sağa sola sallanma şansınız mevcut. Saçlarınızı iki yandan örme ihtiyacı hissettirse de bu hareket, laylalaylalay gerçek bir pirens (Gülben'in) dizlerinde uyurken gerçekten hayat kurtarıyor. Erkekler ve kısa elbiseli kızlarsa el çırpmak suretiyle ellerini koyacak bir yer bulmuş olabilirler.
Yorulup oturduğumuz ve serinlemek için rakıya sürekli buz eklediğimiz esnalarda edilen muhabbetler gerçekten enteresandı. Enteresan ve sinir bozucu. Mesela kendinden 6 yaş küçük (benden de 2 yaş küçük oluyor) bir kızla görüşmeye başlayan bir arkadaşım, "aa kız küçükmüş" dediğimde "e öyle bulduk, bir yerden sonra kadınlar çöküyor" diyerek hepimizin bildiği fakat tekrar etmek istemediği bir gerçeği dile getirdi, sağolsun, ertesi gün çökecekmişimcesine sinir oldum, kendisinden iki sandalye öteye naşlamasını istesem de bunu yapmadı. Ben de olay büyümesin, tatsızlık çıkmasın diye salon kadını çizgimden çıkmadım. Bi sigara yaktım onun yerine.
Geceyi, şovumu yapmadan da terk etmedim ama! Öyle bir niyetim yoktu da aslında. "DJ ne dersek onu çalıyor" deyince arkadaşım, en azından şu Serdar'lar bitsin diye sevdanın son vuruşu'nu istedim. Çalmadı hırt. Sonra başka bir arkadaşım daha sordu, ona da söyledim. Yine çalmadı. Ben fırsattan istifade "çalmıyorsa gelmiyorum" bahanesiyle köşeme çekildiğimde, damat bey gelip kaldırmak istedi beni tekrar, ona da söyledim, "yemin ettim abi bak sevdanın son vuruşu çalmazsa gelmiyorum. İlk notayı duyduğumda kalkarım, söz." Ahmet gitti, bir dakika içinde o kemanlı girizgahını duydum şarkının, kalktım hemen (söz sözdür) bir "oooooo" nidası içindeki kalabalığa daldım. İlginç bir andı benim için, sanki o gece benim gecemmiş, ben mezun oluyormuşum da tezahüratlar havada uçuşuyormuş gibiydi. Yüreğimde zincirler kırılıyordu, duymadılar bu gürültüde, iyi oldu.
Gece 2'ye doğru gelen işkembe çorbası ve ardından sucuk-ekmek, biz artık doymuş olduğumuz için yiyemesek de çok iyi bir fikirdi; şayet düğün dernek kuracak olursam zaten bizimkiler bu saatlere kadar gitmeyeceğinden (en son biz ayrılıyoruz ya her yerden) şöyle bir güzel çorba çektirebilirim davetlilere. İşkembe ve hadi, mercimek veya ezogelin olsun sonra öpüşmeyi düşünen yarısı-sarımsak-sever çiftler için. Yazdık bunu kenara.
Ahmet'im, derdi kendine yetmiyormuş gibi bir de gece bize otel ayarladı, "biz de orada kalıyoruz" dedi bir de, "sabah kalkınca konuşalım kahvaltı için". Lan dedik, sen evlendiğinin farkında mısın, sabah kalkıp yönkur toplantısından çıkmış gibi kahvaltı mı edeceksin bizimle? Ve aradı sabah gerçekten, gitmeden de bizi yolcu ettiler otelden. Bize çok teşekkür ettiler, neden anlamadım.
Asıl biz teşekkür etmeliydik oysa.
Gerçekleşme ihtimaline dair umudumuzu giderek kaybettiğimiz bir mutluluğun var olduğunu bize gösterdikleri için.
(16 Temmuz 2011, Bursa)
1 yazmadan duramayan var!:
çok güzelmiş be! çorba fikrine de ayrı bayıldım ama en güzeli kahvaltı =)
Yorum Gönder