Evin en güzel yerinin benim yatağım olduğu şüphe götürmez. En sevdiğim şeylerden biri de uykuya dalmak için yatağa gitmek değil, şöyle bilgisayarı, küllüğü alıp yanıma, başucu lambamı yakıp bir süre boşlamak yatağın içinde. Üstüm örtülü, sıcacık,
istediğim an uyurum ama istemiyorum ne ki yani anarşistliğinde.
Yalnız her akşam olmasa da bazı akşamların ritüelleri var, iki gün üstüste dışarıda kalmaya hazırlanılan günlerin ritüelleri de olabilir bunlar mesela, kıyafet ayarla, sigara sar, yazı yaz, oje sür ama günlük alışkanlıklardan da vazgeçme, dizi izle mesela (o Fringe bitecek!). Bunların hepsi yatakta yapılabilir (kıyafet ayarlama işini dolaba uzunca bakıp içindekileri düşünmek suretiyle hallediyorum). Ammaaaa... Sarma sigara kuzu gibi bozuyor nehirden karşıya geçme işini; hani vardır ya kurt-kuzu-ot hikayesi, o hesap. Dizi izlerken oje sürebilirim, sigara da sarabilirim ama oje sürerken sigara saramam. Hemen üstüne de saramam çünkü hızlı kuruyan oje aynı kırılmaz tabak gibi bir yalandır, yeterince kurumaz hayatta. Sonracıma, dizi izlerken kıyafet düşünemem mesela, canım benim Joshua Jackson'a olan ilgim dağılır, yalan olur bölüm. O zaman önce hangisini yapmalı, diye düşünürüm, cevap genelde oje sürmekten hepten vazgeçip yazı yazmak olur, işte aynen bu geceki gibi.
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder