Hayatım boyunca gerçekçiydim. Gerçekçiliğim bazen bir övgü, bazense bir suçlama olarak çıktı karşıma ama sonuç değişmedi: Böyleydim. Hayallere kaptırıp gidemez, ayaküstü hikayeler uyduramaz, boyama kitaplarımı saçmasapan renklerle dolduramazdım. Benim için gök hep mavi, çimenler hep yeşildi ve evin üstünde yanan kutu değil, bacaydı.
İlk kez bugün fark ettim gerçekçiliğimin tek bir zayıf karnı, işlemediği tek bir yer olduğunu: İnsanlar. Aylar, yıllar geçiyor ve ben zamanla, sinyallerini vere vere azalan yakınlıkların veya ani gözden düşüşlerin üstesinden gelmemiş olduyorum. Birçoğundan fazlasını yaşamış, daha çok sıkıntıya göğüs germiş olabilirim, böylece güçlenmiş de olabilirim ama kendi kendimi, kaybettiğim birinin tanıdığım veya tanıdığımı sandığım insan olduğu fikrinden vazgeçirecek denli güçlü ve kararlı olamamışım. Onu özlemiş, anlamamışım; "o bana bunu nasıl yapar?" diye sormuşum hep.
Halbuki bana bunu yapan "o" değil ki hiçbirinde. Aynı o sevdiğim o mu o artık? Hayır. Neyi özlüyorum? Eski, bildiğim halini; beni dinleyen, anlayan, seven, zorlayan, gözümün içine bakan, bana karşılık veren halini. Göremiyorum, o eski halinden eser yok şimdi. Görsem, kabullenemiyorum. Tüm bunlar benim için fazla gerçekdışı.
Bir idrak etsem bu gerçeği, "sen o değilsin" deyip kapı dışarı edeceğim bu tanımadığım insanı ama yok, benim hala umudum var, insanların iyi niyetine olan umudum... "Peki bu kadar anlattığın şeyden sonra, nasıl kopmuyor bu ilişki?" sorusunun cevabı bu. Bilmiyorum nasıl kopmuyor, sadece o iyi niyete olan inancıma bağlı, duruyor işte öyle. Hiç kopmayacağının garantisi yok ama belki, bu noktaya gelmesi ne kadar sürdüyse bir o kadar daha zaman geçer ve bu arada, güçlenmenin yolunu bulur ilişki. Bu da umudum işte, benim hala.
Bu umut yoruyor beni. Ah, ah; insan yorulduğunu oturduğu zaman fark ediyor ancak ve bunu fark ettiğinde de bazen ağlıyor, acıdan çok yorgunluktan ağlıyor insan.
Tüm bunları fark ettim ben bugün, ağlamamak için camı açıp atkımı gevşetirken.
Bana birinin gerçekçiliğimi hatırlatması gerekiyor, yoksa insanları kanadıkça kayıptan öleceğim. Bu hatırlatma işi için bütçe bile ayırabilir, kendime mütemadiyen beni bana iteleyen bir papağan tutabilirim. Hayır, karga istemiyorum, kılavuza ihtiyacım olmayacak. Sadece hatırlatma. "Hatırlatma kağıdı" gibi, kopya değil de.
Sanırsam bu papağanlara günümüzde "profesyonel yardım" deniyor.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder