"Yiğidi öldürür, ya da en azından doğduğuna pişman eder ama hakkını yemem. İçeriği benim fikirlerimle ters düşse de, iyi yazılmış bir yazının şukusunu gözümü kırpmadan veririm diye bir düsturum vardır. Ama bunun tersi de doğrudur.
İşte bu yüzden, Y. Özdil iyi bir köşe yazarı değildir benim gözümde."
Böyle demişim eski bir zamanda. Alışkanlıkla, bu dediğimi desteklemek için kendisi ile aynı fikirde olduğum birkaç yazı eklerim şuraya, diye düşünerek taslaklara kaydetmişim bunu.
Şimdi ise, bu radikal "-ist", ırkçı, ayrımcı gazetecinin, satır aralarındaki boşlukla birlikte içerikteki boşluk da giderek artan yazılarına gün geçtikçe tahammülüm azalıyor. Bize böyle insanlar mı lazım, bu yazarların kapısında mı onlarca metre kuyruklar olmalı? Beslenen bu nefret nasıl bir prototip yaratacak? Bu 1984 kışı daha sert geçmeyecek mi?
Bana demagojiden yapılan prim lazım değil. Bana gerçek anlatılsın. Saptırılmadan, çevrilmeden; yorum veya gözyaşı eklenmeden anlatılsın. Eğer birbirimize zıt şeyler konuşuyorsak, ben ancak öyle dinlerim bir sözü. Yoksa ben ona "beyefendi, siz" derken "sen" diye lafa giren adam kadar bir kulağımdan girer, diğerinden çıkar laflar.
Ben Özdil hakkında böyle şeyler söylediğimde "ama adam iyi başlık atıyor abi" diyen tayfaya da laflar hazırladım: Adamın iyi başlık atması, ona kompozisyondan 5 aldırır; onu iyi bir gazeteci ya da çok iyi niyetli bir insan yapmaz. Bana bununla geldiğinizde, adamcağızın savunacağınız başka tarafı kalmadığını kendi kendinize fark edip, yavaşça uzaklaşmanız için gülümsüyorum size. Gülümseyişime başka anlam yüklemeyiniz, rica ediyorum.
Bahçelerde Börülce
1 yıl önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder