♪ Bu yazının arkaplan müziği şudur:
http://www.youtube.com/watch?v=xB67guV1dGg
Yeni bir aşk, yeni bir iş değil ama, yine gülecek -hem de kocaman gülecek- bir neden! :)
Bu heyecanım geçmeden, kanıksamadan, büyüsü bozulmadan ve "bir zamanlar bizi mutlu etmiş şeyler" rafına kaldırılmadan yazmak istedim. Aslında saat 04:30, pazar sabahı. Uyumuyorum, uyuyamıyorum; uyumamak hiç bu kadar güzel olmamıştı. Üstelik inanılmaz yorgunum: İ-NA-NIL-MAZ! Taşınma işimin arasında sadece kendi isteğimle karar vererek, gözlerimin kapanması pahasına gittiğim Avatar'dan -ki bu başka bir yazının konusu- döndüm. Sadece kendi isteğimle karar veriyor olmamın bünyemi bu kadar zorlamakta etkisi olduğu aşikar; kaldı ki güzelim filmin 2-3 yerinde kendimi kaybedeyazdığım oldu. Neyse, konu bu değil.
Daha tam yerleşmedim. Dolabım, ayakkabılarım, shot bardaklarım, yaka kartlarım, kitap ayraçlarım ve kitaplarım burada değil. Yeni odamın ortasında bir koli var, içinde de yangından ilk kurtarılacaklarmış pahasına doldurduğum ıvır zıvır :) Daha çıkardığım çorabı nereye atacağımı dahi bilmiyorum; bir yer bulduğumda da çorabımın takibini kendim yapmam gerekecek artık, bunu fark ediyorum - değişik.
Hayatım, işim bir şeyleri takip etmek üzerine kurulu ama bu hiç bu kadar keyifli olmamıştı.
Beni sinema çıkışı eve bırakan dostumun gözünden tekrar gördüm sanki yeni evimi, bu saatte. Belki uykudur gözünden akan ama ben değişik bir bakış sandım; "vay be" bakışı, "artık inandım" bakışı, "çok iyi oldu senin için" bakışı, çoğunlukla şaşkınlık, belki biraz gurur... Yanlış anlamış da olabilirim tabi, ya da tüm bunları ben bakmış da olabilirim.
Şimdi yatmam gerek, başka bir evdeki kendi yatağımda, ilk defa. Ben zaten yerini yadırgayan biri olmadım hiç ama, yattığım hiçbir yeni yerde hiç bu kadar huzurlu olmamıştım.
-- ve kendi evinde takılmak da süperötesi bir duyguymuş.
(20 Aralık 2009, 04:30)
http://www.youtube.com/watch?v=xB67guV1dGg
Yeni bir aşk, yeni bir iş değil ama, yine gülecek -hem de kocaman gülecek- bir neden! :)
Bu heyecanım geçmeden, kanıksamadan, büyüsü bozulmadan ve "bir zamanlar bizi mutlu etmiş şeyler" rafına kaldırılmadan yazmak istedim. Aslında saat 04:30, pazar sabahı. Uyumuyorum, uyuyamıyorum; uyumamak hiç bu kadar güzel olmamıştı. Üstelik inanılmaz yorgunum: İ-NA-NIL-MAZ! Taşınma işimin arasında sadece kendi isteğimle karar vererek, gözlerimin kapanması pahasına gittiğim Avatar'dan -ki bu başka bir yazının konusu- döndüm. Sadece kendi isteğimle karar veriyor olmamın bünyemi bu kadar zorlamakta etkisi olduğu aşikar; kaldı ki güzelim filmin 2-3 yerinde kendimi kaybedeyazdığım oldu. Neyse, konu bu değil.
Daha tam yerleşmedim. Dolabım, ayakkabılarım, shot bardaklarım, yaka kartlarım, kitap ayraçlarım ve kitaplarım burada değil. Yeni odamın ortasında bir koli var, içinde de yangından ilk kurtarılacaklarmış pahasına doldurduğum ıvır zıvır :) Daha çıkardığım çorabı nereye atacağımı dahi bilmiyorum; bir yer bulduğumda da çorabımın takibini kendim yapmam gerekecek artık, bunu fark ediyorum - değişik.
Hayatım, işim bir şeyleri takip etmek üzerine kurulu ama bu hiç bu kadar keyifli olmamıştı.
Beni sinema çıkışı eve bırakan dostumun gözünden tekrar gördüm sanki yeni evimi, bu saatte. Belki uykudur gözünden akan ama ben değişik bir bakış sandım; "vay be" bakışı, "artık inandım" bakışı, "çok iyi oldu senin için" bakışı, çoğunlukla şaşkınlık, belki biraz gurur... Yanlış anlamış da olabilirim tabi, ya da tüm bunları ben bakmış da olabilirim.
Şimdi yatmam gerek, başka bir evdeki kendi yatağımda, ilk defa. Ben zaten yerini yadırgayan biri olmadım hiç ama, yattığım hiçbir yeni yerde hiç bu kadar huzurlu olmamıştım.
-- ve kendi evinde takılmak da süperötesi bir duyguymuş.
(20 Aralık 2009, 04:30)
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder