(Neredeyse aynı anda Nefes: Vatan Sağolsun adında, bu dizideki dertler de dert mi, dedirtecek bir filmin ortaya çıkmış olması tamamen tesadüf, ve bu yazıyla ilgisiz)
Nefes the dizi, ilk bakışta garip isimli karakterlerin diziye hakim olmasıyla akılda kalmayı hedeflemiş gibi görünüyor. Kız var, Nefes, babası Şamil, annesi Mehveş (hadi o neyse), halası Çimen, aşık olacağı çocuk Ateş, Ateş’in abisi Gökselin… N’oluyor yahu?! TDK sözlüğe girip “kendini şanslı hissetmiş” gibi senaryo yazarları.
Hayır, biz Mavi diye de bir isim duyduk ve sevdik ama en azından o dizideki tek garip isim buydu.
Neyse, biz entrikalarıyla ilgimizi çeken ve daha üçüncü bölümden, eski sahnelere flashback vermesiyle bizi şaşırtan senaryomuza dönelim…
---Retrospektif Spoiler*---
Esas kız Nefes (Naz Elmas), ne hikmetse konservatuvarda hoca olan 24 yaşında bir kızdır. Annesi Mehveş (Jülide Kural), kızını ve eşi Şamil’i, kızı daha 7-8 yaşındayken terk edip eşinin iş arkadaşı/avukatı Yahya’ya (Uğur Polat) kaçmıştır (Evet kızlar, şaşırmama nidalarınızı duyar gibiyim; ama evlilik kurumunun kutsallığı adına yorum yapmayalım). Yıllarca kızını arayıp sormamış ve hatta hiç haber almamış olan Mehveş, niyeyse kız 24 yaşına geldiğinde onunla ayrılmaz bir bütün, iki iyi dost olmak istemektedir. Bunun sebebi, kız 24 yaşında Aya İrini’de ilk büyük konserini verdiğinde -artık yıllardır içinde tuttuğu ölme isteğine karşı karşı koyamadığından olsa gerek- intihar eden Şamil ve bu intiharın getirdiği suçluluk duygusu olabilir.
--- Nihayetinde Şamil, karısı tarafından aldatılmış ve terk edilmiş bir adamdır; kızını annesi Mefaret (Çolpan İlhan) ve kızkardeşi Çimen yardımıyla büyütmüştür.
Üstelik, Mehveş Yahya’ya kaçtığında, onun önceki eşinden 3 erkek çocuğunu (Gökselin, Ateş ve Deniz) kendi çocuğunun aksine, sahiplenmiş, onlara annelik yapmıştır. Bu çocuklardan kısaca bahsedelim: Gökselin (Sinan Tuzcu) babası ile aynı şirkette çalışan, nişanlı ve çapkın bir adamdır: Motor kullanır, çok yakışıklı ve bunun farkında bir adam edalarıyla etrafa garip bakışlar atar - başka da bir olayı yoktur. Deniz ailenin en küçüğü olup, aynı şirkette çalışan saf, temiz, utangaç bir çocuktur. Ateş ise alternatif bir kariyer seçerek Ziraat Mühendisi olup, dedesinin çiftliğinde takılan; nefis pilav yapan; organik tarımla falan ilgilenen ama şahane arabalarla dolaşan bir adamdır. Bizim Ateş’i enişte olarak sevmemiz; onun aykırı kişiliğine, efendim, takım elbise yerine toprak rengi ceket giymesini ve her daim kirli sakallı dolaşmasını gerektiren anarşist ruhuna hayran olmamız gerekmektedir.
--- Ne var ki, ilk defa dizilerde gördüğümüz ve tiyatrocu olduğundan şüphelendiğimiz bu aktörün oynadığı Ateş karakteri, yıllarca uyurcasına bir sesle sevgi, dostluk, ışık mışık diye milleti yemiş, şimdilerde BMW’siyle Nişantaşı’nda fink atan İlhan İrem’i fena çağrıştırmaktadır (Kapitalistten daha kötü bir şey varsa, o da tatlı su sosyalistidir; ki bu da başka bir yazının konusudur).
Sonuçta, Nefes ile Ateş’in arasında bir şey olması kaçınılmazdır ve bu ikili daha ikinci bölümde, biz “eski toprak” insanların ilişki başlangıcı kabul ettiği öpüşme evresini başarıyla tamamlamışlardır.
Gelin görün ki, Nefes’in nefret etmesi gereken annesine yakın davranmasının ve evine yerleşmesinin ardında tek bir amaç vardır: Yahya dahil, evin tüm erkeklerini baştan çıkarıp birbirine düşürmek ve böylece babasının intikamını annesinden almak.
--- Yoksa bir kızın, üzerinde alabildiğine açık bir gecelikle gecenin bir vakti odasının kapısı açık olarak çello çalmasını nasıl açıklayabiliriz?
Naz Elmas'a, büyüyünce de giysin diye iki numara büyük ayakkabı alındığını gösteren resim
Ateş bu durumu sezecek kadar zeki olan tek insandır ve olayı çözmüş, hatta Nefes’i ailesinin erkeklerinden uzak durması konusunda uyarmıştır bile (böylece ikinci öpücüğü alma olasılığını da oldukça azaltmıştır). Diğer erkeklerin başına gelecek vardır, diyebiliriz.
Ha, bir de “kızla erkek arkadaş olmaz abi”cilere kıyak geçen bir karakter vardır dizide: Kızın en iyi arkadaşı Uygar. O da diziye eklenmiştir ki Nefes farkında olmadan kıza hayran hayran baksın, acı çeksin, bize de “ayy yazııık”lanacak bir sebep olsun. (Sprite-Acımasız Gerçekler reklamlarına selam ediyorum burdan)
--- Retrospektif spoiler ---
Bu dizi, çok sevdiğimiz Uğur Polat’ın şerefsizi oynadığında neye benzeyeceğini görmek için bir yere kadar ve tahammül edilebildiğince izlenecektir.
Yalnız tek bir nokta var takıldığım: Bu kız bu hal, tavır, makyaj ve fettanlıkla 24 yaşında olduğuna herkesi inandırabiliyorsa, acaba ben kaç yaşındayım?
(27 Ekim 2009, Nişantaşı)
* Yani şimdiye kadar olanları anlatıyorum, fazla bir şey değil. Ama “ben diziyi izlemedim abi, Youtube’dan ilk 3 bölümü izleyip sonra takip edicem” diyenler okumasındır.
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder