... yazı kalır.

bellatrix begins: batman gibi değil, anka kuşu gibi!

gidenlerden

Şimdi…

Beklemiyordum, diyemem. Şaşırdım, da diyemem; hatta bu saatten sonra olmazsa şaşırırım. Ama bazen insan bilir de görmezden gelmeyi tercih eder ya, o hesap; ben inanmak istemiyordum Özgür’ün de gideceğine.

İnsanın hayatını, her gününü -güzelleştirmek şöyle dursun- çekilebilir kılan dostları böyle teker teker yamacından ayrılınca, fena oluyor. Üstelik onun adına ne kadar sevinse de insan, o içine oturan taş ağırlaştırıyor ya gövdeyi, böyle zıplaya zıplaya sevinemiyor da. Yanlış anlaşılmak pahasına sevinemiyor (gerçi, yanlış anlayacak olan adam için bu kadar üzülünmezdi zaten).

Her allahın günü görüşmek, sıkılmamak, ağzından çıkanın daha çıkmadan anlaşılması (senbendenuzunyaşayacaksın sendromu), bilmek yani arada bir sıkılsa da, çok görüşmekten ötürü birbirimize dayanamayıp didişsek de, nadiren yanlış anlasak birbirimizi veya benim kız damarım tutup trip atsam da

-ki o triplerin çoğu, hayatında yer aldığımı düşündüğüm sırayı kaybetme endişesinden veya daha kötüsü, aslında o sırada olmadığım kaygısından-

hep oralarda değil, buralarda bir yerlerde olduğunu bilmek, çok, o kadar çok değerli ki...

Şimdi bir şey değişecek mi? Tabi ki. Belki az, belki çok, bilmiyorum. Genelde uzak kalınıyor, başka işler, insanlar, programlar; başka iş yemekleri, toplantılar hatta başka arkadaşlar giriyor araya... Gözden ırak, gönülden ırak prensibi tıkır tıkır işliyor. Şimdiye kadar aksi olmadı kimseyle.

O kadar hüzünlüyüm ki, ancak bu kadar olur.

~

Yani adam şurdan şuraya gittiğinde; ev, iş değiştirdiğinde bile böyleyken; ben daha büyük kayıpları düşünmek istemiyorum. Bu kadar değerli kimse için düşünmek istemiyorum. Kırmızı kürkümü giyip karların içinde “Eskidendi çok eskiden” diye bağırasım gelir, mutlaka (ve sonra da olanca sakinliğimle, yavaş yavaş yürüyerek uzaklaşabileceğimden emin değilim).

O zaman lütfen öyle bir şey olmasın ve ben önce giden olayım…

(3 Kasım 2009, Ortaköy ofis)

Bu yazı benim dışımdakilerce okunabiliyorsa, Özgür gitmiş demektir. Alçakgönüllülüğün erdem olduğunu bilsem de, aslında severim gururlanmayı: Kendi ellerimle, beyaz-füme rengi karışımı kocaman bir paket yapıp, kırmızı kurdeleyle bağladım; kral bir hediye yolladım rakip şirkete.

Değerini bil Novo, kafanı kırmayayım!

(6 Kasım 2009, Ortaköy ofis)

0 yazmadan duramayan var!:

Related Posts with Thumbnails

bencileyin

Fotoğrafım
iyiyim, kötüyüm, mutluyum, mutsuzum, güzelim, çirkinim - herkes kadar. çok şey bilir, her şeyi hatırlarım; çöp beyinliyimdir. bana alttan bakarsanız bir tanrı görürsünüz (temsili). müzik dinlerim, sadece yalnızsam veya sarhoşsam bağıra bağıra eşlik ederim; yoksa insanları düşünürüm aslında. ve severim. insanları severim; bazı insanları daha fazla, bazılarını çok çok fazla, boyumdan büyük severim. sonracıma, okurum. bir de yazarım; iyi, kötü, mutlu, mutsuz, güzel, çirkin - herkes kadar.

basılı materyalin hastasıyım!

read the printed word!