Sıkıntılı bir akşamdı yaşadığımız. Belki yaşadığım demeliydim, çünkü yine karı kızın konuşulduğu, ana teması sperm olan bu akşam, yanımdaki pek sevdiğim adamlar için sıradan bir akşamdı. Masamıza sonradan gelen adam, önceki gece bohemliğin doruk noktasındaki bir İstanbul semtindeki bir sanat galerisinin, maksadı sanattan ziyade bolca içip dağıtmak olan açılış partisinde uzunca zamandır yazdığı bir kızla işleri ilerletmiş, onun evine gitme şerefine erişmişti. İlginç bir laf etti bunu anlattıktan sonra:
_ Biz Boğaziçi'nin çok ekmeğini yedik be abi.
Bu laf iki açıdan ilginçti, çünkü karşımda oturan diğer adam daha biraz önce kendisine (güya) yanlışlıkla mesaj atan birine konuşmanın bir yerinde "seni Boğaziçi'nden bir arkadaşım sandım" demiş ve bir (güya) yanlışı doğruya çevirmişti. Böylece, akıllı ve en azından boş gezenin boş kalfası bir serseri olmayan adam imajını perçinlemiş, birkaç gün sonra sabahın erken saatlerinde o kızın evinden çıkarken görülmesini garantilemişti.
Bu laf şu açıdan da ilginçti: Tek taraflıydı. BÜMED'in şimdilerde pek moda olan SociaLink'lerinde (benim deyimimle Boğaziçili çiftleştirme partilerinde) boy gösterip kendilerine uygun koca arayan hatunları saymazsak, Boğaziçi'nin ekmeğini yiyenler hep erkekler oluyordu. Bir kere, mezun olduktan sonra büyük bir serbestiyle öğrenci/çıtır kızlara yazıp rağbet görenler onlardı. Kızların okulu elemiş, onur belgelerini duvara asmış halleriyle kendilerinden 4-5 yaş küçük oğlanlara yazdığına sık rastlanmazdı. Hem sonra, erkeğin daha fazla kazanmasının, daha iyi şartlarda yaşamasının, çok daha kolayca ailesinin yanından ayrılmasının modern geçinenlerce bile gayet normal karşılandığı bir ortamda, kızın tekini herhangi bir korprıt şirketin bordrosu veya laf arasına sıkıştırılan üç beş İngilizce kelimeyle tavlamak mümkündü.
(Siz böyle kızlar isterdiniz.)
Daha da ilginç ve benim gibi dişilerce trajik olan da, Boğaziçili olmanın hemcinslerim için değil bir avantaj, aksine bir handikap olmasıydı.
Erkek Boğaziçili değilken kız Boğaziçili mi? DAAT! "Bu kız beni donunda sallar, uğraşamam abi yea" diyen erkeğe denk geldiniz, geçiniz. Boğaziçili olmak kızı iş hayatında bir adım öne mi geçirdi? Tehlike sinyalleri: Türkiye'nin en iyi liselerinden birinde (kendini en iyi lise olarak rahatlıkla addetmiş olanda) okumuş, en iyi üniversitesinin en zorlu bölümlerinden birini bitirmiş, 600 sayfa bitirme projesinden kafasını kaldırır kaldırmaz aynı üniversitede paralı bir yüksek lisans yapmış ama henüz işe başlayan sevgilisiyle aşağı yukarı aynı maaşı alıyorsa erkek, bu durumdan rahatsız olduğunu neden kızın işe başladığı gün sevgilisinin yüzüne vurmasın ki, değil mi? DAAT! Geçiniz. Kız, mazallah, erkekten daha mı çok kazanıyor, daha güzel bir semtte, daha güzel bir evde mi oturuyor, daha mı çok para harcayabiliyor: DAAT! DAAT! DAAAAAT!
Geçiniz.
Çocukluk yıllarımızda kafamıza kazınan "sen seçen kişisin" lafının bir hurafeden ibaret olduğu ileride anlaşılır. Kız seçen kişi filan değildir, üstelik seçilmiş de olmayabilir.
Boğaziçili kızların -eğer varsa- tek avantajı, birilerinin gözüne batabileceklerini, sırf bu sebeple bile olsa seçilmeyebileceklerini daha çabuk anlayabiliyor olmalarıdır. Hem, evet, bazı şeyleri hemcinslerinin çoğundan daha çabuk anlayabiliyor oldukları, hem de bununla daha sık yüzleşmeleri gerektiği için.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
2 yazmadan duramayan var!:
Boğaziçili kadın zeki ve entellektüel kadındır. Zeki kadından çoğu erkek de kaçar doğal olarak. Paradır kariyerdir bunlar erkeklerin kaçmasında etkili midir bilemiyorum benim için sorun olmadığından ötürü.
Zeki diyorum ama şeytan demiyorum =) Zeki kadına zeki erkek lazım. Tadına vardın mı aşağısı kesmez =)
Birçoğunu aşağısı kesmiyor evet; ama ne olarak diye sormak lazım. Benim durumumda bu, "arkadaş olarak" Herkes arkadaştır benimle, güdümlü füze gibi bana gelirler bir şeyler anlatmaya, akıl almaya, vesaire. Ama o kadar :)
Yorum Gönder