Üzülerek fark ettim şu uçakta, uyku arası sersemliğinde...
Son yıllarda tanıdığım erkekler arasında benimle aynı şeylere, aynı gerizekalı naiflikle inanan tek adam eski sevgilimdi. Sonra çok benzer olduğumuzu sandığım birçok adam tanıdım; birini sevdim, birkaçından da gerçekten hoşlandım ama onlar zamanın gerektirdiği kurnazlıkla kayıp gidebildiler hep; karşımda, yazımda, sesimde durdukları gibi durmadılar, hiçbiri.
Pişmanlık değil de, bunu fark etmek üzücü be.
Yani mesela, olanca hüznüyle şunu söylemeyecek bir daha kimse:
"Adam
kızdan hoşlanır, kızın da ondan hoşlandığını sanır..."
Sadece eski sevgilim, yazışmalarımızın nereye gittiğini bilen, her şeyi şuurla ve isteyerek yapandı, belki benden bile çok. (Hatta belki ben ondan öğrenmişimdir ayağımı yere basmayı? Öyleyse, iyi etmemişim.)
Onun "canım"ı canımdı; demiyorsa da olsundu, demek ki söylemek istemiyordu. Gerçekte ortada olmayan bir şey beklemiyor; bekleneni veriyor, beklediğini alıyordu karşılığında. Ters köşeye yatırmıyor, bulanık bırakmıyordu. Siyahla beyaz vardı çünkü, gri yoktu lugatında.
Çok adil ve çok hakkaniyetliymişiz.
(12 Mayıs 2012, Londra semaları)
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder