En yakın arkadaşlarımdan biri psikolog (psikoloji mezunlarına psikolog demeyi çok seviyorum, kendileri İK'cı olsalar da) ve yanında blog mlog diye konuşup durduğum halde zerre ilgi göstermedi bu duruma. Bu bana çok ilginç geldi; hayır kuzenim de dün beni uzuuuun bir blog yazısı okurken bulduğunda "abi nasıl yazıyorsunuz ve nasıl okuyorsunuz bunları ben hiç anlamıyorum, neden ki?" gibi bir tepki verdi ama kendisi ses mühendisi olduğundan ben onu arkadaşımla bir tutmuyorum.
Artı, kuzen böyle diyerek benim daha önce yaptığım bir tespiti haklı çıkardı ; zira hayatımda tanıdığım en müzikle içli dışlı olmuş insandır. Alaylı değil okulludur hem. Kendisinin bu haklı çıkma durumundan haberi yok, çünkü okuyamadığı yazıları kendisine sözel olarak iletip onu darlamanın manası olmadığını düşündüm.
Benim merak ettiğim, bir insan ki okuduğu bölüm insan davranışları, gel-gitleriyle bu kadar ilgili olan ve onları açıklamaya çalışan bir bölüm olan bir insan nasıl olur da etrafındakilerin, hatta en yakınındakilerin dahi hayata dair naçizane tespitlerini, iyi günlerini - kötü günlerini, beğendiklerini, eleştirdiklerini merak etmez?
Birini daha iyi tanıma fırsatını elinden kaçırmak derim ben buna. Şimdi birisi çıkıp "ama arkadaşın konuşmayı tercih ediyor olabilir" diyecek, biliyorum. Tabi ki birini tanımak için konuşmayı tercih edecek, iletişimin yüzde yetmişini beden dilimiz ve ses tonumuzla vurgumuz oluşturuyor! Gelin görün ki, ben burada yazdığım en ufak detayı kırk yılda bire inen görüşme sıklığımızda aktaramam, aktarmaya çalışsam "edebiyat parçalıyor" olurum. Düşünsenize bir, bir kahve içelim diye bir araya gelmişiz, ben işte efendim profesyonel müzik dinleyicisi şöyle olur, fotoğrafçılık bence böyledir -daha bunu yazmadım, evet- diye atıp tutmaya başlıyorum... Afedersiniz ama bunu ben bile yapmam, kırk yılda bir buluşmuşsak oturup dedikodu yaparım, burda anlatamayacağım bir şeyler anlatırım yani :)
Ehm, konuyu dağıttım. Sonuç itibariyle, burada yazdığımı yazdığım gibi anlatmamın mümkün olması için, birileriyle fazlaca görüşmem ve o birilerinin tespit kafasını anlaması, beni dinlemesi, benim anlattığımın üstüne bir şey koyması, zenginleştirmesi gerekir. Gene Şahin5'e bağladık mı, bence bağladık, ama ufak bir nokta var: Ağzımdan çıkan laf genelde ufak bir sessizlikle karşılanıyor hala, benim kelamım herkesinki gibi değil her an. Sanırım ben daha olmadım. Kısfmet.
(24 Mart 2010, Ankara)
Bahçelerde Börülce
1 yıl önce
1 yazmadan duramayan var!:
oldun sen oldun..
Yorum Gönder