Geçenlerde Ezel izledim diye anlattım ya; orada gözümü, kaşımı oynatmamaya çalışarak izlediğim bir sahne vardı.
(İnsan eğer bir şey yokmuş gibi davranmak istiyorsa olabildiğince sabit durur. Anne-babaların, çocukları yanındayken televizyonda bir öpüşme sahnesi veya bir Aşk-ı Memnu gördüklerinde büründükleri haldir bu. O an bir an önce geçsin, geçerken de kendilerine teğet geçsin isterler; o yüzden sabit dururlar böyle. Aynı şey anne-babaların yanındaki o çocuklar için de geçerli tabi)
Herhangi bir yorum yapmamak istedim izlerken; çünkü iç açıcı bir yorum yapmayacaktım. Eyşan, yani Cansu Dere, kendi babası için "beni yüzlerce kez aldattı, dolandırdı, bırakıp gitti ama yine de ona bir şey olsa koşar giderim çünkü o benim babam!" diyordu bir başka babaya.
Bu bana yalan geldi. Dizi sonuçta, diyebiliriz tabi. Yine de, bunu yazan senaristin veya bunu gerçekten söyleyebilecek bir kızın ne kafalarda olduğunu cidden merak ettim. Ben kendimi aile ortamından düşündüğümden çok soyutlamış olabilirim ama kendimi Cansu Dere'nin yerine koyunca (haşa! temsilen tabi) defolsun gitsin derdim, gibime geliyor.
***
Bir ara, ortaokulda mıydık lisede miydik hatırlamıyorum, kızların babalarına aşık olduğu ve bilinçaltında da olsa illa ki babaları gibi bir adam aradıklarıyla ilgili bir tartışma yaşanmıştı.
Bunu ciddi ciddi iddia eden ve buna inanan insan o kadar çoktu ki, aslında herkesin karşılıklı kafa sallamasıyla bitti konuşma. Ben yine yukarıdaki sebeplerle çok girmek istemedim tartışmaya, ama hala hiç inanmıyorum "her kızın" böyle düşündüğüne/hissettiğine/ne kadar kızsa da aslında babasını inanılmaz çok sevdiğine ve ona pek çok düşkün olduğuna.
***
Bu durumlarla ilgili bir kayıt arıyordum, şunlar çıktı karşıma:
http://mervejustagirl.blogspot.com/2010/03/iyi-ki-dogduun-babaaaaa.html
http://mervejustagirl.blogspot.com/2009/03/babam.html
Bu baba gibi adamı hayatının her döneminde ararsın ki zaten, çocuksa çocuk, adamsa adam... Böyle bir şey var yani.
(İnsan eğer bir şey yokmuş gibi davranmak istiyorsa olabildiğince sabit durur. Anne-babaların, çocukları yanındayken televizyonda bir öpüşme sahnesi veya bir Aşk-ı Memnu gördüklerinde büründükleri haldir bu. O an bir an önce geçsin, geçerken de kendilerine teğet geçsin isterler; o yüzden sabit dururlar böyle. Aynı şey anne-babaların yanındaki o çocuklar için de geçerli tabi)
Herhangi bir yorum yapmamak istedim izlerken; çünkü iç açıcı bir yorum yapmayacaktım. Eyşan, yani Cansu Dere, kendi babası için "beni yüzlerce kez aldattı, dolandırdı, bırakıp gitti ama yine de ona bir şey olsa koşar giderim çünkü o benim babam!" diyordu bir başka babaya.
Bu bana yalan geldi. Dizi sonuçta, diyebiliriz tabi. Yine de, bunu yazan senaristin veya bunu gerçekten söyleyebilecek bir kızın ne kafalarda olduğunu cidden merak ettim. Ben kendimi aile ortamından düşündüğümden çok soyutlamış olabilirim ama kendimi Cansu Dere'nin yerine koyunca (haşa! temsilen tabi) defolsun gitsin derdim, gibime geliyor.
***
Bir ara, ortaokulda mıydık lisede miydik hatırlamıyorum, kızların babalarına aşık olduğu ve bilinçaltında da olsa illa ki babaları gibi bir adam aradıklarıyla ilgili bir tartışma yaşanmıştı.
Bunu ciddi ciddi iddia eden ve buna inanan insan o kadar çoktu ki, aslında herkesin karşılıklı kafa sallamasıyla bitti konuşma. Ben yine yukarıdaki sebeplerle çok girmek istemedim tartışmaya, ama hala hiç inanmıyorum "her kızın" böyle düşündüğüne/hissettiğine/ne kadar kızsa da aslında babasını inanılmaz çok sevdiğine ve ona pek çok düşkün olduğuna.
***
Bu durumlarla ilgili bir kayıt arıyordum, şunlar çıktı karşıma:
http://mervejustagirl.blogspot.com/2010/03/iyi-ki-dogduun-babaaaaa.html
http://mervejustagirl.blogspot.com/2009/03/babam.html
Bu baba gibi adamı hayatının her döneminde ararsın ki zaten, çocuksa çocuk, adamsa adam... Böyle bir şey var yani.
Bir de bir zamanlar ekşisözlük'te baba-kız diyalogları diye bir başlık bulmuştum (uçurulmadan önce kendim de katkıda bulunmuştum hatta, hey gidi). Ceydid adlı suser'in yazdıkları bayağı iyiydi. Tam kafaydı işte.
***
İki yıl önce Yeni Türkü gelmişti Mezunlar Günü konseri için. Gözlerimin dolmasını engelleyemedim; çünkü o şarkıda ama böyle sabit de dursan gözlerin doluyor. Millet sevgilim yanımda yok da ondan öyle duygulanıyorum filan sandı. İyi.
Yan flüt çok sinsi bir cinayet aleti olabilir.
***
"Anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı?" gerzek sorusuna vereceğim yanıtı hiç düşünmem gerekmedi ama çok hızlı ve dürüst yanıt vermemin ayıp olabileceğini çabuk öğrendim.
***
Aha! Hepsini henüz okuyamadığım güzel bir baba yazısı çıktı karşıma; buyrun:
http://www.hayatiminerkegi.com/2010/01/bir-erkek-olarak-baba.html
Alıntılarım, çok pis:
"Bir kızın babası onun "hayatının erkeği" konusunda bize çok şey söyler. Ama ne söyler, asla tam olarak bilemezsin."
(Benimki ne söylüyor lan acaba? Daddy issue'lu ama Barney Stinson'un kanca takmayacağı, taksa da takamayacağı bir kız babası olarak ne gibi bir sosyal mesaj veriyor etrafımdaki potansiyel hayatımınerkeklerine?)
***
İlla baba'ya dair bir iz aranıyorsa bende, "babalar"la çıkmış olduğum kayıtlara geçsin, ne bileyim.
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder