Aşağıda okuyacağınız her şey, 15 Temmuz 2013 günü saat 14:30 ile 19:30 arasında, Amsterdam'daki Vondelpark'ta, yüzde doksan yatay, yüzde on bağdaş kurmuş pozisyonda ve mütemadiyen yerden çok yüksekte, Gevende'nin Sen Balık Değilsin Ki albümü eşliğinde, pembe bir pilot kalemle, Barselona'dan hediye bir deftere ve noktasına, virgülüne kadar aşağıda yer aldığı şekilde yazıldı.
Şimdi, bazı şeyleri daha iyi ifade edebilirmişim dediğim doğrudur; lakin aklımdan geçen 98934801 düşüncenin bu kadarını bile kağıda dökebildiysem iyi, diyerek dokunmuyorum hiç.
Eğer /// koyduysam aradan zaman ve çok düşünce geçmiştir, yeni bir sayfa açmışımdır.
Ha, bir de bir tek "B"nin kimliğini açık etmedim.
Böyle.
Müziği açtıysanız başlayalım (ben hep Akvaryum'dan başlarım albümü dinlemeye).
İstediğin kadar başka şeyler çal, hepsi Gevende'ye gelene, Gevende'yi bulana kadar.
Peki bu şarkıları, hani şimdi çimlere doğru, parka doğru çaldığımız bu şarkıları, tekrar aynı şekilde dinleyebilecek miyiz? (Çünkü sanki ben notaların çimlere yayıldığını gördüm az önce)
Bi sigara yaktım.
Yıllardır elimde.
Sigaranın düşmeye yüz tutan külü, bir de Gevende şarkısı gerçeklikle ve gerçek zaman dilimiyle tek bağlantımız.
Gevende 50 saatlik şarkı yapsa,
yemin ediyorum,
sıçmışız.
Virgülleri koyan el benim, az önceki cümle virgüllü daha iyi olur diyen beynim. Sanıyorum ki edebiyatım beş numara on yıldız (oysa ki daha on numara beş yıldız diyememekteyim.)
///
Bu defteri bulan kişi çok eğlenebilir.
(Çimlere yat, ey sen. Kurtuluş çimde. Ayağına değen güneş, elinle kopardığın ot.)
#direngeziparkı
///
Elimde duran şu kalem ve dikiş iğnesi ucu. Bu renklerin mükemmelliği.
Fotoğrafını çekmeye tenezzül bile etmiyorum, olmaz ki.
(Fotoğrafçılık çok başarısız. Hobi olarak da yapma.)
///
Az kaybettim o hissi ama, yazayım yine de.
Her şey benim içindi bir an.
Güneş.
Az ötedeki kadın. Bana göre yerleştirdi battaniyesini.
Bankta oturan adamlar. İstesem gelecekler.
Dünyanın tüm şişelenmiş suları.
"Su" yazamayan kalem ve dünyanın tüm kalemleri.
Tüm taşınabilir, plastik tuvaletler ve klozet kapaklarında smiley face'ler.
(Bi sigara daha yakayım)
ve tüm sigaralar!
(ve sigara paketinin boşalması - bir zaman tutacı olarak.
"zaman tutacı"
at fav'a :))
Kadının saçındaki dalgalar ve her bir katmanın başka ton sarısı
(başka renk demek isterdim, ama hepsi sarı)
Ambulans sireni!
(tüm hastaneler de benim için)
Burak Altundal
(var her şeyin benimle bir ilgisi)
aniden girilip çıkılan internetler ve tüm "data roaming charge"ları
benim.
havada uçuşan şeyler.
onlar artık neyse.
şu muazzam ağaç kümesi. doğan, yere dalıp tekrar çıkan, üstünde 5-10 kişi olan.
#direnağaç
#direnpark
#dünyanınbütünparklarınıdiyorum
muhteşem renkler.
pembe şortum, simli lacivert atletim, sarı tişörtüm, "whatever" küpem.
Ben alayım ve bir araya getireyim diye üretilmiş tekstil ürünleri.
Kadının elindeki kitap mesela (kadın kalktı, ben kalkarken gördüm saçındaki sarı tonlarını -renklerini değil!-)
kitap benim değil, ben başka kitaplar okuyayım diye onun eline tutuşturulmuş bir şey sadece.
ot! otdergi!
Dünyanın tüm otları!
Gevende'nin akvaryumu
Az önce yeniden uyandığım ve gerindiğim doğa.
(siz napıyosunuz abi feysbukta?)
Kirli gibi esmerleşen ellerim.
Serçe parmağıma taktığım kurukafa yüzük.
(bazı yüzükler benim serçe parmağıma uysun diye yapılmış)
Az ilerimdeki çirkin, iki gözlü (insan gözü) çanta.
Ben almayayım diye yapılmış.
"Your own personal gökkuşağı"
(Ben görmedim.)
Kendimi dünyanın en karşı konulmaz kadını, hayır, insanı zannederken gördüğüm patates suratım
(ayfonlar benim değil.)
Çimlerin üstünde beliriveren, babaannemin genç sureti
(hani şu fotoğraftakiler gibi)
rüzgar ve güneş ışınlarının oyunuyla çimlerin yer değiştirişi, kaymalar.
yeryüzü kaymaları!
///
2 saat kadar önce bir ara, kısacık bir süre için "B"yi özlemiştim. Ve bir ilişki içinde olmanın kolaylığını.
Şimdi şurada yatıp, koluma (güzel koluma) ve güneş ışığıyla sararmış ufak tüylerime bakarken "Bunları da biri sevecek" dedim.
Nasıl olduğumuz gibi, burda saçmasapan, güneşin altında yattığımız şekilde sevileceğiz?
Bu kollar, bu tüyler nasıl tek tek?
Çok imkansız göründü.
Ve sanki "B" O'ymuş, ya da ben onun elinden kendimi almışım gibi düşünüp çok mutsuz ve suçlu hissettim.
"Ben" bir şey, matah bir şey olduğumdan değil.
Ama ben her ne isem o onu bulmuştu. Ben Dido "Hunter" dinlerken aldım onu ondan.
(Bana biraz kötü davranması normal.)
Ama bilerek, isteyerek yapmadım ki?
///
"B",
Bak şimdi, üstüne yattığım örtünün altından burnuma gelen buram buram çimen kokusunda sen varsın.
Şu an (bir an) neden ayrıldığımızı hatırlayamadım. Ama geçer.
Seni şu an (bir an) özledim. Ama geçer.
Ben bi sigara içeyim.
///
Sigara paketini "eeeh" diye kenara atarken hatırladım.
Az önce kuzenin "mantarın kafası bu demek ki?" deyişi.
Bizim ilişkinin de kafası bu kadardı. Daha ileri gitmeyecekti. Ben onu daha çok istemeyecektim.
Bitti.
Her şeyin seninle ilgisi,
senin için,
senin etrafında
oluş.
Çok büyük suçluluk duygusu.
Olacak gibi değil.
Tanrı bu yüzden bizi yarattı ve terk etti belki.
Ben de kendimi terk etsem?
Hadi.
--o--
Çünkü çok daha fazla sevmek (ben)
ve sevilmek (o)
mümkündü.
İşte sebep buydu.
Bunu unutmamalıyım.
///
Julie Delpy - Mr Unhappy (2 kez)
güneş. nehir kenarında teyze. köpek.
fotoğraf.
mutluluk.
///
Michael Cera & Ellen Page - anyone else but you
(Keşke bu mümkün olsa.)
///
"Bu çalan neydi abi?"
Moby - Porcelain.
Daha ıssız olması gereken Tayland kıyıları.
Dalgaların denize, olur mu be, kıyıya vuruşu gibi şarkı.
(e... e... e...)
Bilmiyorum içinden geçen "nesne"lik böyle miydi ama bir @baltundal olduğunu biliniz isterim, bir de @elyazmalari - Hangisiyse baş sorumlu, o anki halimi benden önce kelimeye döktüğü için teşekkür ederim.