şimdi ben biraz içimi dökeceğim ve bunu düşünmeden yapacağım, çünkü iç dökmeye ihtiyacım var ve kimseyi buna direkt olarak (birebirde) maruz bırakmak istemem. kimsenin o kadar sabrı olduğunu düşünmüyorum ve bazı şeyler çok alakasız.
bugün nelere sinirlendim?
tkp açıklamalara doymuyor. oy vermeyeceğini bu kadar çok ilan etme halleri düşündürücü. iyilik yapmak gibi. yaparsın, biter. yapmayacaksan yapmıyorum der çekilirsin kenara, yaptıysan da altına adını yazmak, sonra bununla ilgili röportaj yapmak, sonra bunu (sanki seni kitleler takip ediyormuş gibi) tekrar, "verdiğimiz rahatsızlık için özür dileriz :) :)))" diye paylaşmak (gülücükleri ben koydum ama metin böyle okunuyor gevrek bir sırıtışla) nedir ben anlamıyorum. bi kere, komünistlik çatısı altında dahi bir olamayan, minik minik fraksiyonlara ayrılıp duran bir insan grubundan, ne kadar eğitimli, aydın, okur yazar da olsalar, başkalarının aynılığı ile ilgili bir eleştiriyi sağcılık üzerinden almak dev komedi. o da sağcı, o da belediye tesisinde alkol olmasın diyor, o halde aynılar -- yok ya? sen de beğenmeyip ayrıldığın adamlarla aynısın o zaman knk.
pratikte faydası olmayan şeylere alerjiyi ne zaman geliştirdim bilmiyorum ama bu boş konuşmalar beni yoruyor. tamam deyip geçebilirdim, şayet insanın hakkını aramasını yetmez ama evetçilikle bir tutmasalardı. benim tavrımı, yetmez ama evetçilik gibi bir gözü dönmüşlükle aynı kefeye koyarsan ben de sana laflar hazırlarım. senin de umrunda olmaz. o halde ben de senden verdiğim rahatsızlık için özür dilerim. zira verdiğimiz rahatsızlıklar ya da bize küsen tavşanlar aynı.
başka?
evimin önündeki, apartmanıma ait alana park eden ve bana sizinle yer değiştirelim dediğimde "bi ben mi gözüne battım?" diyen vito şoförü paçoz adama sinirlendim. hayır bi sen gözüme batmadın, ama sen özel aracın içinde oturuyorsun. diğer arabaları şu an ordan çıkaramıyorum. bu, sileceklerini kırmadığım anlamına gelmez (ama bunu sen bana dik dik bakarken yapmayacağım). sense, tabii ki çıkacaksın ordan dalyarak, burası benim evim. sen estetikçi arabasısın. senin işin arap turistleri otelden estetik merkezine taşımak, ki gönüllerince saç ektirebilsinler. kendi evimin önüne park etmek için sana hesap mı vereceğim? 24 BEK 142 plakalı vitonun şoförü bu dediğim. hıyar ağası.
başka?
quasar ve fairmont denen gökdelenlerin hayatım üzerindeki hükmüne sinirlendim. her akşam, ama haftaiçi haftasonu demeden her akşam, çoğunlukla güncel yabancı pop (korkunç) ya da 90lar türkçe pop (biraz daha çekilebilir) çalmayı ve bu tantanaya tüm mahalleyi dahil etmeyi alışkanlık haline getiren bu beton yığınları şimdi de sokağa park yasağı koydurmuş, bizi bu vito şoförleriyle ağız dalaşına sokuyor. memlekette medeniyet, saygı ve tabii denetim olsa şikayet ederdik ama kimi kime şikayet ediyorsun? semazen şeklinde avizeleri olan bir beton yığınını yeni türkiyenin mimarlarına şikayet etmenin anlamı var mı? yararı var mı, var mı yani bir çıktısı? yok. taşınmak lazım.
yok bu memlekette hiçbir şeye karşı çıkmanın yararı. (taşınmak mı lazım?)
ben insanların kabalıklarına ve giderek daha kaba biri haline gelmeme sinirleniyorum aslında. daha sinirli, daha agresif, daha kaba, daha mutsuz biri haline gelmeme. ben bu muyum? delirdim mi, deliremedim mi, ondan mı (hangisinden?) böyle oldu?
çare göktaşı.
Kalbim Unutmuyor
4 hafta önce