Bu akşam ilk gerçek déja vu'mu yaşadım. Bu bir his değil, bir anın tekrarıydı bu kez. Mezun olurken tüm sınıf tek tek ÖFB'nin sahnesine çıkıyor, diplomalarımızı alıp, oradaki tüm okutmanlarımızın elini sıkıp diğer taraftan aşağı iniyorduk. Benim adım okunduğunda arka sıralardan büyük bir alkış koptu. "Vuuhuuuu" sesleriyle beraber tüm salonu inleten bu alkışa hocalar da şaşırdı, alışkın değillerdi genetikçilere böyle sevgi gösterilerinde bulunulmasına... Ön sıralarda oturan eniştem telefonuyla fotoğraflarımı çekerken ben bu jeste karşılık vermek istedim, tiyatrocu gibi eğilip selam verdim, sonra da öpücük gönderdim benim için toplanan bu kalabalığa.
Bu bir ENSO geleneğidir; kulübümüz yön-kur üyelerini mezuniyetlerinde yalnız bırakmaz, onları dünyanın en önemli insanı gibi hissettirmeyi görev edinir. İşte ENSO böyledir.
Bu gece bordromda adı yazılı olan Kağıt Üstündeki Şirketin yemeğinde işte aynı böyle hissettim, tam 10 yıl önceki gibi. Eski şirketimin masasına uğradığımda kopan gürültü eminim salonun her köşesinde çınlamıştır.
Bu öfori var ya... Harika!
Bu kadar sevilmek harika.