Bu ülkenin düze çıkacağına dair umudum yok.
Yıllar boyu yalnız olunca, hem de dağ başında filan değil yani, koca metropolde, bunca insanın, bunca sözde ihtimalin arasında yalnız kalınca, direnmek zorlaşıyor. Arada bir şeyler oluyor, umut ediyor insan. Gezi gibi. #direnaşk. Sanıyor ki bir sabah güneş doğarken parkta tutulan elinin, o elin diğer hallerinden bir farkı var. Bir ortak noktada buluştu biriyle, iki ortak umutları var sanıyor. Oysa yok öyle bir şey. O o sabahın el tutuşu, yarına Allah kerim.
Bizim neslin gençliği en dibe vurmak umuduyla geçti. Dibe vurduğumuzda "işte bu dip, daha ötesi yok" diyecektik ve ayağımızı vurduğumuz gibi yükselecektik, oh diyecektik, nefes alacaktık. Burada yaşamaya uğraşmamızın bir karşılığı olacaktı. İnadımız sonuç verecekti.
Boşversene.
Ben aşka inanıyorum. Aşk diye bir şeyin varlığına inanmak için ille de benim başıma gelmesi, ya da geleceğini düşünmem gerekmiyor. Aşk var, görüyorum birilerinin gözünde, duruşunda, saç okşayışında filan. Olması da güzel bence. Hala umutlu insanların olması güzel.
Uzunca bir süre
olacağını düşündüm. Sonra epey bir zaman "ben olmayacağını düşüneyim de, olursa sevinirim" dedim kendi kendime. Pek çok şey için dediğim gibi. Bu yerleşti kaldı. Hep bu şekilde düşüneceğim sanıyordum. Sonra bir sabaha karşı, bıcır bıcır konuşurken aniden, böyle 1 saniye içinde hiç ağzını açmamaya karar veren bir adamı takside bırakıp eve girdim. Pencereden dışarı baktım ve şöyle dedim: "Kimseyle tanışmak istemiyorum artık."
Sigarayı da böyle bırakmıştım. Mantıklı bir açıklaması yok. Ama gerçek. Dibe vurunca yukarı çıkılacak diye bir kanun mu var? Belki yeterince su alıp batıyordur insan, tekne, her neyse.
Fake it until you make it gerçekmiş
. Olmayacağını düşüneyim dedim, olmadı.
Ameliyat masalı bir oyunda biri ustalıkla kalbimi almış, başka hiçbir şeye dokunmamış gibi. Alarm ötmemiş (
no alarms and...), oyun bitmemiş ama benim kalbim yok. Umursayamıyorum, uğraşamıyorum, ilgimi çekmiyor. Üzülemiyorum, kızamıyorum, gazete önlerinde yatamıyorum. Gerçekten, üzgün bile değilim. Hüzünlü değilim. Dev bir kabullenmişlik geldi yerleşti içime. Şikayetçi değilim.
Bu memleketle ilgili ne hissediyorsam aşkla ilgili de onu hissediyorum.
Boşversene.