Geçenlerde kıdem aldım yalnızlıkta. Bundan sonra sizden daha saygı duyulası bir yalnızım. Yılda 5 gün daha fazla yalnız olma hakkı elde ettim. Kıdem ile elde ettiğim iyileştirme ile tek taşımı kendim almaya bir adım daha yanaştım.
Fal baktırmıyorum ben artık. Sadece annemin arkadaşı falan gibi, bedava falı reddettiğime göre ne tarz bir ucube olmam gerektiğine dair -ama bundan daha gizli kapaklı cümleleştirilmiş- sorularla kafamı bulandıracak insanlar karşıma çıkınca nazik bir gülümsemeyle "tabi" diyorum, "neyse halimiz..." ve mutlaka kendime doğru döndürerek çeviriyorum fincanı.
Fal baktırmıyorum çünkü fal çıkmıyor. Mesela geçen ay yukarıda bahsettiğim kategori çerçevesinde baktırdım, çıkmadı. Hani bak, Şubat geldi. 1 Şubat geldi ve geçti. 14 Şubat yakın. Çıkmadıysa çıkmamıştır ve artık çıkmaz zaten.
Güzel bir 1 Şubat geçirdim, oturmamış arkadaşlıklar sağolsun. Evde oturup tavana bakmak ve çok yazı yazmak isteyip yazmamak yerine gidip kayak sezonunu açtım. Hava da mis gibiydi. Mis gibi bir havada kayak yaparken ne kayak yapmayı nasıl, nereden, kimden öğrendiğimi düşündüm, ne de pırıl pırıl kıdemimi. Kayak yaparken bir şey düşünmüyorum ben. Müzik dinliyor ve içimden dans ediyorum sadece.
Ama düşünmemem kıdem almadığım anlamına gelmez. Bunlar mühim konular. Mühim konuları ofiste, masa başındayken ve bari akşamlarının tümünü aynı şekilde geçirmemek için kendine türlü çeşit iş çıkışı aktivitesi ararken düşünmek lazım gelir. Ben de öyle yapıyorum.
Çok sıkıldığımı düşünüyorum şaşırmalarınızdan ve hemen ardından gelen yalandan özürlerinizden... Birisi daha bana gözlerini kocaman açıp "Neden?" diye sorarsa... Sorarsa soracak. Hiçbir şey yapamayacağım. Şimdi aklımdan geçen ya da o boktan, o rezil, o insana kendini ucube gibi hissettiren an geçtikten sonra aklıma gelen hiçbir şey o an çıkmayacak ağzımdan.
(Bir an'ın çekincesiyle yaşıyorum ama bunu da siz yaptınız.)
Ben hiçbir şey söylemeyeceğim ve zaten hiçbir şey olmayacak; çünkü bazı hayatlarda da her şey olmayacağına varıyor.
Neyse hadi neyse, lafı nerden nereye getirdim. Kıdem diyorduk kıdem, evet. Kıdem alışıma doğru giden süreçte karşıma en fazla neyin çıktığını size dünyanın en iyi ve en çok taklit edilen dizilerinden biri olan Friends'in bir sahnesiyle özetleyecek; böylece yukarıdaki, anlam veremediğiniz paragraf ile oluşmuş olabilecek muhtemel bir iç sıkıntısını da dağıtmış olacağım.
Evet evet, en fazla buna kadar geldim; ben Rachel.
(Ross da olduğum oldu ama ben burada bırakmadım. Ben sonuç odaklıyım diye değil, böyle saçma şey olmaz diye.)
İsterim ki bu birden yazasım gelen şeylerden tek bir cümle kalsın size, illa kalacaksa:
Kahrolsun bağzı kola zero kutuları.
Kıdemimi kutlamak üzere kendi kendime ısmarladığım kolamı şerefinize kaldırıyorum.
(1 Şubat civarları, 2014)