Aklım, beynim, kalbim garip çalışıyor benim. Böyle olan bir benmişim gibi tespit yapmayacağım ama garibim işte.
Herkesin bir duvarı, kalkanı vardır ya, bazılarınınki çok sıkıdır, kolay kolay kimse giremez içine. Bazıları bayağı geniştir. Seçici geçirgenliği düşüktür işte; gel der herkese, ne olursan ol yine gel. Bazılarınınki bir kol mesafesidir, çok yaklaşmadıkça anlamazsınız. Bazıları egosunu örer dışına ki görür görmez anlayasınız...
Ben oldukça önyargılı bir insanım. Kendim hakkında çok yüksek fikirlerim olmamasına rağmen, her şeyi eleştiririm. Eleştiririm, daha iyisini yapacağımdan değil. Ukalalığı hayat tarzı olarak benimsemişim bir kere.
Kendimi de eleştiririm. Fena hem de. Benim savunma kalkanım bu. Kötü yapıyorum derim; kendimi beğenip iyi yaptığıma inandırırsam sonra üzüleceğimi düşünerek, herhalde. Herhalde diyorum, çünkü bilerek yapmıyorum. Bir süre önce yaptığım bir tespittir bu: Kendisi hakkında fikirleri yüksek olan insanların, kendilerinden beklentileri olağanüstü olan insanların başarısızlıklıkları da o kadar yıkıcı olur; o kadar yukardan düşerler çünkü. Sevgili İEL için yaptım bu tespiti, afiyet olsun (kendini bu tespite yakıştırmayan herkesi tenzih ediyorum tabi ki).
Fikirlerim "naçizane"dir hep. Bir şeyi çok iyi yapmam, elimden geleni yaparım. Şimdiye kadar yüz kişi, yüz kere o işi en iyi benim yaptığımı söylemiştir, ben yüzbirinci kere yine elimden geleni yaparım. Zekiyimdir, dediğimi duyamazsınız. Şimdiye kadar aldığım övgülerden hiçbir şey öğrenmedim, evet öğrenmemişim.
Birisi bana "ne kadar güzelsin!" derse, hem de çalıştığım yerdeki en güzel kadınlardan biri derse bunu, sanki bana bunu söylemek zorundaymış gibi bir tsss - sometimes gülümsemesi ile karşılarım. İnanmam ki. İnandırılamadım şimdiye kadar. Ama o günüm çok güzel geçti, o ayrı :) Ne güzel insanlar var şu dünyada, hem de içleri de dışları kadar güzel.
Hiç anlamadım. Birilerinin beni neden sevdiğini, bende ne bulduğunu hiç anlamadım. Bazılarının ne bulduğunu daha çok anlamadım, bazılarını azıcık sezer gibi oldum valla, ne yalan söyleyeyim. Sonuçta çoğunlukla yanıldıkları bir nokta olduğunu düşünüyorum. Olmadığım bir şey gösteriyormuşum gibi sanki. Onların bana baktığı yerden kendime bakabilmek isterdim (Muhtemelen kendim olmazdım artık o zaman ama. Tasvip etmediğim bir "dünyayı parmağında oynatma" haline bürünürdüm. Şöyle bir şeye yani).
"Öyle bir aşk yok"a kendimi inandırır, bana aksi kanıtlansın isterim. Varsa çıksın ortaya. Elma!
Komiğim galiba mesela, insanlar benim söylediklerime güler. Ofisin neşesiymişim. Mutsuz Şirin gibi bir şey çağrıştırıyorum kendi gözümde, salak bi komiklik gibi benimkisi :) Galiba çağrışımlarıma gülüyor insanlar. Bazen ben de gülüyorum kendime.
Bir tek vefalı bir arkadaş olduğumu düşünmüşüm yahu şimdiye kadar. Ondan da istediğim randımanı aldığımı söyleyemem. Belki çok konuşup az dinliyorumdur. Lafa "ben" diye çok başlıyorumdur, olabilir evet. Bakınız yazılarıma. Ama istediğim insanlarla istediğim kadar hesapsız olamadım; hesapsız olacağım insanlarla da belli bir mesafedeyim başka sebeplerden ötürü. Yani ben birine sarılmak istiyorum o beni itiyor; beni itmeyecek insanlara da ben çok yanaşmıyorum. Böyle işte.
Sıkıştım kaldım gene. Bakalım bu akşamki talihli, beni buradan çıkarabilecek mi? Özlemiştim Şahin'imi, bu rakı iyi gelecek. Dinlenmek iyi gelecek. Dinlemek de öyle.
Şimdiden şerefinize efendim.
Bahçelerde Börülce
1 yıl önce
1 yazmadan duramayan var!:
Bence yaptığın tespit tüme varım olmuş.. Ama hem tüme vardırıp hem de İEL olarak kısıtlamak anlamsız olmuş..
Yorum Gönder