Oyun bitti, alkışlar alkışlar, daha da alkışlar alkışlar, sonra Emre Kınay elini kaldırıp söz istedi seyircilerden. "Bir süredir" dedi, "seyircilerimizle paylaştığımız bir şey var." Bundan sonrasını aklımda kaldığı kadarıyla aktarıyorum: Bu oyunun da doğduğu Duru Tiyatro, başka birçok bağımsız tiyatro topluluğu gibi Kültür Bakanlığı tarafından cezalandırılmış. Fonları, harçlıkları, artık her neyse o kesilmiş, demek bu. Sebep? Emre Kınay'ın havada tırnak işareti yaparak vurguladığı şekliyle "genel ahlaka aykırı" oyunlar oynamak. Duru Tiyatro ve onlar gibi 13-14 tiyatro topluluğu cezalı. Ceza almayan diğerlerinin de sözleşmelerinde yeni bir madde var artık: Tü kaka oyunlar oynamama maddesi.
Biliyorlar aslında ne olduğunu. Yayından kalkan, kadrosu tepeden inme değiştirilen dizi oyuncuları da biliyor ne olduğunu. Emre Kınay'ın müstehzi bir gülümsemeyle "ha bir de biz çok GEZİNTİYE çıkıyormuşuz" dediği şey oluyor. (Korku radyasyon gibi yayılmış, her yere, o kadrolaşma dediğimiz bulamacın her noktasına sirayet etmiş. Korkan hayvanlar anlamsızca saldırgan olur. Köpeklerin cüsselerinin küçüldükçe seslerinin daha çok çıkması, gibi.)
"Genel ahlaka aykırı oyunlar oynuyormuşuz" dedi Emre Kınay, "Ne oynayalım? Mesela Adıyaman'da, 13 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz edip serbest kalan 26 kişiyle ilgili bir oyun yazsak, bu genel ahlaka uygun olur mu?" Alkışlar alkışlar. "Peki, milletin parasını cebe indiren siyasetçilerle ilgili bir oyun oynasak, bu genel ahlaka uygun olur mu?" Alkışlar alkışlar.
Onları alkışlamayın, onları izlemeye gidin. "Burada boş koltuklar görüyorum, canım sıkılıyor" dedi Kınay (CKM'nin Büyük Salon'unda boş koltuk görmek olağandı bence ama, o daha iyi bilir sonuçta.) "Siz bir gidin, on gelin ki yıldıramayacaklarını anlasınlar." Çünkü onların tek dayanağı seyirciydi.
Engelli Gazetesi aldınız mı hiç, genelde sadece İstanbul Esenler civarında, sadece görme engelliler için yapılan aktiviteleri anlatır, kör amcalar satar hani metrolarda filan... Saçma mı? Bilmem. Yoksa sokakta genelde bizi durdurmasınlar diye telefonla konuşuyor numarası yaparak yanlarından geçtiğiniz Unicef'ci, Greenpeace'ci, Uluslararası Af Örgütü'cü gençleri hiç dinlediniz mi mesela? Birinin destekçisi olup ayda 20 lira da olsa ayırdınız mı bütçenizden? Gezi'nin ilk gününde başından vurulan Lobna için kampanya düzenleniyor, katkıda bulundunuz mu?
Aslında bunların hiçbirini merak etmiyorum. Hem bana ne diye, hem de bunları saçmasapan ve nafile buluyor olabilirsiniz, diye. Ama bu işte saçma olmayan bir şey var. Bu tiyatro. Bir sanat dalına gönül verip işini yapan insanların "lütfen destekçimiz olun" demek zorunda kalabildiği bir ülkede yaşıyoruz ve onlar bizim için oynuyor, para için oynasalardı bilirlerdi herhalde bir Yılan Hikayesi, bir Bir İstanbul Masalı daha çıkarıvermeyi...
Yani o içiniz rahatlasın diye yaptığınız şeylerden bir tık daha karlı bu sizin için, herkes kazanıyor. Hem zaten tiyatro tiyatroyu çekiyor. Tiyatroya gittiğimiz gece aldığımız Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi biletleri çekmecemde ay sonunu bekliyor şimdi mesela ve afişine bakarak söyleyebilirim ki olağanüstü derecede genel ahlaka aykırı!
Sondan biraz daha az Önce, Sona epey yaklaşmış bir Öncelikte:
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder