... yazı kalır.

bellatrix begins: batman gibi değil, anka kuşu gibi!

06.45 yazısı

Fermuar açılıyor, duyuyorum ama gözümü açmıyorum, rüyada mıyım gerçekte mi hemen ayırt edemiyorum. Ben normalde, ben uyurken açılan fermuarların sesini duymam ki zaten. Yatağımdayken duymam. Yatağımdayken böyle şeylere uyanmam; ancak başka bir yerdeysem, mesela pek kimsenin bilmediği bir koyda, en yakın yerleşim yerinden kilometrelerce, en yakın arabadan yarım saat uzaktayken mesela, duyarım.

Hem, fermuarı açan bir ayı olsa mesela bir "aslan kaç para-para-pom"lu film gibi, yanımda, çadırımı paylaşan bir adam var ya herhalde uyanır, diyorum. Benden güçlüdür ne de olsa, ellerimiz de armut toplamıyor ya.

Ama fermuarı açan bir ayı değil belli ki, adımı çağırıyor yanımdakini uyandırmamaya dikkat ederek. Kafamı kaldırıyorum; terlemişim. İnsan dağ başında da olsa, yazın uyku tulumu fazla geliyor. "Ne?" diyorum sersem sersem. En geç uyuyan benim, o yüzden uyku sersemiyim, geç uyuyorum çünkü ben hep yıldızlara bakarım, sanki yarım saat daha baksam farklı bir şey olacakmış gibi. (Bir daha göremeyecek olma korkusu mu var bende acaba? Sanmam. Her şeyi içime çekme arzusundan olacak.)

"Uyandır dedin ya" diyor, "güneş doğacak birazdan."
"Geliyorum" diyorum ve hakikaten de kalkıp gidiyorum. Kaçacak bir şey var, önemli. Çıkıyorum çadırdan, birden inanılmaz üşüyorum. Polarımı sırtıma alıp oturuyorum sönmüş ateşin yanına. Beni uyandıran arkadaşım, başka bir arkadaşla beraber, enerjisinin zirvesindeymişçesine dans ediyor az ileride, deniz kıyısında. Gülümsüyorum. İnsanların geçici enerji ikmali, sonsuz gibi görünen kahkahalar için ve sevgiyle dolmak için yaptıkları... Aslında belki de en mantıklısı.

Güneş doğuyor; güzel de doğuyor ama beklediğim bu değil, daha güzel de olabilirdi, ya da ben şimdiye kadar bu konuda müşkülpesent olabilecek kadar çok tan ağarttım, ondan oluyor bunlar. Bozcaada'da da olurdu; anlamazdım insanların neden günbatımına bu kadar önem verdiğini. Sonradan fark ettim, çocuklukları boyunca bisiklete binmemiş, ilkgençlikleri boyunca güneşin denize battığını görmemiş insanlar vardı ve onlara, Bozcaada'daki günbatımı eşsizmiş gibi geliyordu. Oysa güneş Heybeliada'da da batar pekala ve gökyüzü hep aynı (hem aynı, hem de eşsiz) rengi alır. Kabak'ta da öyledir, İzmir'de de. Ankara için bir şey diyemem.

Şanslı olduğumuzu geç anlıyor ve hayatımızı çarçur etmekte beis görmüyorduk ne yazık; boş işler peşinde koşuyor ve bir işe yaradığımızı hissetmiyor, bu durumu önemsemiyormuş gibi davranıyorduk. Bizi, her sabah 06.45'te kaldıran alarma "bana şimdi iki saat daha ver, hayatımdan dört saati sana vereyim" diyecek kadar bıkmıştık hayattan aslında, baksana, ne demek iki saat uyku için dört saat hayat heba etmek? İnsan işi mi bu? (Ya da tam insan işi, alabildiğne mantıksız.) Kaçacak bir şey yok çünkü biliyorsun, önemli değil hiçbir şey yataktan kalkacak kadar bile.

Ama, işte o alarm sayesinde, hayır hayır, o alarm yüzünden biz kalkıp, aniden plan yaparak kendimizi uzak bir deniz kıyısında bulabiliyorduk. Böyle de bir şey vardı, insanın "cebinde parası, altında arabası" olması lüksü: Bir hayattan kaçabilmenin yolu, o hayatın sana sağladıklarını kullanmaktı.

Peki değer mi? Bunu hep düşündüm, hala düşünüyorum ve muhtemelen, hep düşüneceğim.
Alışamama illeti var bende. Yakasını bilerek bırakmadığım bir illet.



(Çok eski bir yazı, Tereddüt'e ikinci ya da üçüncü gidişten kalma. Neden yayınlamadığıma anlam veremediklerimden. 
Erce'me sevgilerle.)

0 yazmadan duramayan var!:

Related Posts with Thumbnails

bencileyin

Fotoğrafım
iyiyim, kötüyüm, mutluyum, mutsuzum, güzelim, çirkinim - herkes kadar. çok şey bilir, her şeyi hatırlarım; çöp beyinliyimdir. bana alttan bakarsanız bir tanrı görürsünüz (temsili). müzik dinlerim, sadece yalnızsam veya sarhoşsam bağıra bağıra eşlik ederim; yoksa insanları düşünürüm aslında. ve severim. insanları severim; bazı insanları daha fazla, bazılarını çok çok fazla, boyumdan büyük severim. sonracıma, okurum. bir de yazarım; iyi, kötü, mutlu, mutsuz, güzel, çirkin - herkes kadar.

basılı materyalin hastasıyım!

read the printed word!