(Bir Şebnem Ferah şarkısına doğru hızla ilerlediğimin farkındayım.)
Ama olmuyormuş demek ki. Tüm erkekler zaten çocukken, gerçekten çocuk olanlar daha betermiş; bir gün canım cicim derken sana, ertesi gün kayıplara karışıyor, günlerce kovuğundan çıkmıyor, sen onu dürtsen de arkasını dönüp yatıyormuş herhalde hiçbir şey olmamış gibi. Bir insana en azından "iyilik ya noolsun" demek, büyük lütuf veya külfetmiş gibi ve susmak ondan sonra ki muhabbet devam etmesin, madem böyle isteniyor... Uydum işte nezaket kurallarına, al.
(Ben vaktiyle "seni seviyorum" diyen çocuğa "ii" diye yanıt veren arkadaşımı garipsemiştim, onunla dalga geçmiştim, dimi? Oysa o en azından bir yanıt vermiş karşısındakine. Bakış açısı nasıl değişiyor yaş ilerledikçe ve daha çok erkek girdikçe hayatına insanın...)
Ben yapamazdım ya. Ben insanlara bir borcum var sanıyorum. Birine "ayyy!" dediğimde, yanımda olsa onu saracak, sıkıştıracak, ısıracak oluyorum. "Canım" dediğimde, o benim canımın -ama küçük, ama büyük- bir parçası oluyor. “Belki bir gün bir şey olur” diye kenarda tutamıyorum kimseyi, diyorum ya, onlara bile borcum var sanıyorum sonra.
Ağzımdan, kalemimden, elimden bir laf çıktı mı; insanlara bir borcum var sanıyorum; öyle bağlıyım laflarıma.
Ben gülücük koyduğumda gerçekten gülüyorum.
Şimdi kızdım diyorsam da, artık söylememe gerek var mı, gerçekten kızıyorum.
(12 Mayıs 2012, Londra - 25 Mayıs 2012, İstanbul)
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder