Abstract (özet): Kişilerin sosyal medyada kendilerini konumlandırdıkları yer ve maruz kaldıkları kişisel paylaşımlar, nitelikten ve içerikten ziyade sadece varlıkları ile kişilerin kendini özel hissetmesini sağlayabilir.
///
Bugün aldığım en güzel iltifatlardan birini aldığımı sandım ama, onun aslında bana değil, kişinin kendisine ve sosyal çevresine dair bir taksonomik tespit olduğunu anlamam uzun sürmedi.
Kullandığım sosyal medya araçlarından birinde, yakın ya da daha doğrusu,
paylaştıklarımızdanincinmeyecekyadaonlarıyargılamayacak arkadaş grubuma dahil olan biri, bu paylaşımlara dahil olduğu için kendini çok özel hissettiğini söyledi. Bu bana şimdiye kadar söylediği en güzel şey olabilirdi. "Bu bana şimdiye kadar söylediğin en güzel şey olabilir" dedim. Genelde o paylaşımlarda kendi yazdıklarımı (bu blogun içeriğinden ve eski tarihli de olsalar) ortaya döktüğüm için, yazılarımı okuduğunu düşündüm. Yazılarımı okuduğunu düşünmek beni sevindirdi, hem yazım okunduğu için, hem de o okuduğu için. Okuduysa eğer, yorumlarını duymak istediğimi söyledim.
Yazılarımı okumadığını söyledi.
Demek ki, dedim, paylaşılan şey değil, onu seninle paylaşıyor olmak senin için özel olan şey. Bir şeyin ona söylenmesi ama söylenen şeyin öyle çok da önemli olmaması. Yeter ki söylenmiş olsun, yeter ki her şey, onun olmadığı yerlerde var olmasın.
Cevap vermedi. Cevap beklemiyordum da, şimdi düşününce.
Bu takipçi grubunda olduğu için memnuniyetini dile getiren üç beş kişi daha olmuştu; dolayısıyla bu durumun insanlarda belli bir sevinç yaratabildiğini biliyorum. Sevdiğim, saydığım, bir şekilde takdir ettiğim biri beni kendi sosyal çevresine dahil ettiğinde ben de sevinirim elbet. Bunu dile getirirdim ya da getirmezdim (dile getirmek daha ezik sayılan ama aslında daha güzel olan yol). Lakin muhtemelen benim o insanı sevmem, saymam, bir şekilde takdir etmem için kafasına, içine girmiş olmam gerekirdi.
Biri benimle bir şey paylaştı diye sevineceksem, en çok paylaştığı şeye karşı bir merak duyuyor olmam gerekmez mi?
///
Beni buz gibi soğutan şeylerden biri lafımın dinlenmemesi. Konuşurum ve boşluğa gider ya, yanımdaki insan dalmıştır, başka bir şey düşünüyordur ve benim konuşup konuşmamamın aslında bir önemi yoktur ya... Bu deli eder beni. Kendini ve karşısındakini biraz olsun önemseyen birinin asla yapmayacağı hareketlerden biri. Önemsemediğini göstermek için değil, içinden gelmediği için ya da o an(larda) aklında başka şeyler olduğu için beni dinlemiyor biliyorum, bilerek yapılmış bir şey değil bu. Ama o kişinin gözündeki yerimle ilgili bir fikir veriyor. Verdi. Geçen haftalarda oldu bu. Yol boyu susup, hiç ağzımı açmayasım geldi. Bir dahaki sefere böyle yapacak ya da kalkıp gideceğim, eğer kalkıp gidebileceğim bir yerdeysem.
Yazımın bu şekilde gözüme sokularak okunmaması da, normal şartlar altında okunmamasından daha üzücü geldi aslında. Yazılarımın okunmadığını ama paylaştığım için mutlu olunduğunu duymak ister miydim? Bunu duymam gerekli miydi? Bunu duymam önemli miydi?
Yoo.
///
Tebrikler arkadaşım. Okumayacağın bir yazının başrolündesin, bunu (hemen değilse de bir ara) paylaşacağım insanlar arasında olduğun için sevinebilir ve kendine bahşettiğin özel'liğin tadını çıkarabilirsin o/
(24-25 Mayıs 2020, İstanbul)